Veli VERGİLİ

ARI GİBİ ÇALIŞMAK – Veli VERGİLİ

service

     Değerli Okuyucular, Sevgili Dostlar, Ramazan Bayramı’nı malum virüs nedeni ile biraz hüzünlü olarak buruk bir şekilde kutladık. Bu hafta ise Atatürk’ün Samsun’a çıktığı 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’ nı kutlayacağız. 102. yılı kutlu olsun. Ayrıca 20 Mayıs günü Dünya Arı Günü.  Slovenya ile birlikte  aralarında ülkemizin de bulunduğu  115 ülkenin ortak sunuculuğunda 20 Mayıs tarihinin “Dünya Arı Günü” ilan edilmesine yönelik karar tasarısı  20 Aralık 2017 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda oybirliğiyle kabul edilmiştir. Her yıl 20 Mayıs tarihinde düzenlenen “Dünya Arı Günü” etkinlikleriyle  arıların ve diğer tozlayıcıların insanlık ve dünyamız için taşıdıkları önemin hatırlanması ve bu konuda bir farkındalık oluşturulması amaçlanmaktadır. Bu haftaki yazımın başlığıda gördüğünüz gibi “Arı gibi çalışmak”. Çalışmakla özdeşleşen her zaman örnek aldığımız iki canlıdan biri arı, diğeri de karıncadır.

              Değerli Dostlar; Dinimiz İslam’a göre hem bu fani dünya hem ahiret dediğimiz öbür dünya için çalışmamız gerekir. Bunun için peygamberimiz  Hz. Muhammed: ”Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için,yarın ölecekmiş gibi de Ahiret için çalışın! ” demiştir.   Dünya hayatımızı düzenlemek ve kimseye muhtaç olmadan rahat bir yaşayış için çalışmak mecburiyetimiz vardır. Çalışkan insan hayırlı, değerli insandır. Çünkü çalışarak hem kendine hem ailesine hem de milletine faydalı olmuş, başkasına yük olmaktan kurtulmuştur. Kısacası tüketici olmaktan çıkmış, üretici durumuna gelmiştir. Çalışmak bizi şu üç büyük beladan kurtarır: Can sıkıntısı, kötü alışkanlıklar ve yoksulluk. İnsanın hayatta her zaman bir amacı olmalı ve bu hedefini yerine getirebilmek için sürekli arı gibi çalışmalı ve bir işi bitirdikten sonra hemen diğerine koyulmalıdır . Atalarımız ise çalışan kazanır, diyerek çalışmanın ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştır.  İnsanlar çalışmayınca kendini boşlukta hisseder ve hayatın bir anlamı olmaz. Düşünsenize hiç çalışmadan sadece yiyip içip yatıyoruz ve başka bir faaliyette bulunmuyoruz. Hayatın hiçbir anlamı olmazdı herhalde.  İnsan çalışmasa aklını yitirirdi sanırım. Çalışmak insanın stresini atar, hayattaki amacını gerçekleştirmeye yardımcı olur ve yaşadığı anın tadını çıkarır. Kimi insanlar çalışmayı sevmez ama bu çalışmayı sevmeyenler de bir süre boş durduktan sonra  sıkılır ve bir şeylerle uğraşmaya başlarlar . İnsan çalışarak , alın teri dökerek  ve bundan bir kazanç sağlayarak tatmin olur ve ailesini geçindirir. Çalışan insan paslanmaz, bilgisi ve tecrübesi gelişerek daha güzel yerlere ulaşabilir. Başarıya giden yol çalışmaktan geçer, emek vererek alın teri dökerek istediğimiz yere kolayca ulaşabiliriz. İşleyen demir pas tutmaz. Atatürk’ün dediği gibi : ”Çalışmak demek boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın icaplarına göre ilim, fen ve her türlü medeniyet imkanlarından azami derecede istifade etmektir. ”

         Değerli Okuyucular, hepimizin bildiği” Ağustos Böceği ile Karınca” hikayesini hatırlayalım. Karınca kışın rahat yaşamak için çalışırken ağustos böceği yaz boyu saz çalıyor, kışın yiyeceği bitince karıncadan yiyecek istiyordu. Karınca bütün yaz ne yaptın, deyince saz çaldım, diyen ağustos böceğine şimdi de oyna biraz diyerek, yiyecek vermemişti. Günümüzde maalesef çalışmayan bazı insanlar asalak böcekler gibi başkalarının sırtından geçinmeye çalışırlar. Bu ağustos böceği tipindeki insanlar başkalarına el açmaya kabaca dilenmeye alışırlar. Peygamberimiz dilenciliği şiddetle men ediyor. Bunun için: ”Dilencilik kapısını açan kimseye Allah fakirlik kapısını açar. ” demiştir. Atatürk de ”Çalışmadan,yorulmadan ve üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar evvela haysiyetlerini sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdur. ”demiştir. Şair ise: “Kim  kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası, dostunun yüz karası,düşmanın maskarası.” diyerek çalışmanın önemini vurgulamıştır. Çalışmadan hiçbir başarıya ulaşamayız. Kıssadan hisse diyelim : Musa Peygamber ile  Firavun arasındaki bir hikayeyi size nakledeyim. Hikayeye göre Musa peygamber ile Firavun  iddiaya  girerler. Akan bir derenin dua ederek  yönünü  değiştireceklerdir. Yarışmanın yapılacağı gece Firavun sakalından kendini tavana bağlar. Sabaha kadar dua edecektir. Ne tarafa dönse uyanır Allah’a dua eder. Yarın yapılacak yarışmayı kazanmak için sabaha kadar uyumaz. Musa peygamber ise nasılsa peygamberim diyerek uyur. Sabahleyin yarışma yerine geldiklerinde Musa peygamber dua eder fakat dere yön değiştirmez. Firavun dua edince dere yön değiştirir. Hikaye bu ya Firavun’un duası kabul olur. Musa peygamber çok üzülür. Allah’tan gelen bir vahiyle gece çalışmayıp uyuduğu Firavun’un ise sabaha kadar dua ederek çalıştığı söylenince hatasını anlar. Günümüzde bunun örnekleri çoktur. “İşleyen ışıldar, işlemeyen  muşuldar.” sözü boşuna söylenmemiştir. Çalışmakla ilgili ünlü kişilerin sözleri kulağımıza küpe olsun: “Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır çalışkan olmak. En büyük makam, en büyük hak çalışanlara ait olacaktır. Tembellik, bütün kötülüklerin anasıdır.” (Atatürk) 

Çalışanlar, kötülük düşünmeye vakit bulamazlar. Çalışmayanlar ise kendilerini kötülükten kurtaramazlar (Hz. Ali). Eğer bir insan, hem çalışkan hem akıllı ise takdir et; çalışkan fakat akıllı değilse dikkat et; akıllı fakat tembel ise ikaz et; hem akılsız hem tembel ise terk et. (Hacı Bektaş-i Veli)

Yarınlar yorgun ve bezgin kimselere değil, rahatını terk edebilen gayretli insanlara aittir. (Cicero)

Hayatta bir gayesi olmayan insanlar, bir nehir üzerinde akıp giden saman çöplerine benzerler; onlar gitmezler, ancak suyun akışına kapılırlar. (Seneca)

         Değerli Okurlar, Sevgili Dostlar, ünlü kişilerin bu sözlerinin yanında atalarımızda çalışmakla ilgili: ”Yazın başı pişenin kışın aşı pişer, Çalışmak insanı tembellikten kurtarır, Fakirlik ayıp değil tembellik ayıp, Adamın iyisi iş başında belli olur, Emek olmadan yemek olmaz, Er olan ekmeğini taştan çıkarır. ”  demişlerdir. Bütün bu sözler gösteriyor ki hepimiz yaşamak için çalışmak zorundayız. Varlığa güvenirsek bir gün darlığa düşeriz. Maalesef  daha önce yazdığım yazılarda belirttiğim gibi ilçemizin adını kullanıp kolay para kazanma yolunu seçenler var. Bunlar bizi küçük düşürüyor. Şairin dediği gibi bizim yüz karamız. İstanbul’da yaşayan emekli bir komutanımız geçenlerde kapı komşusundan yahu komşu sizin orada hala camiler bitmedi mi ? Her defasında buralarda biletle para topluyorlar deyince beni aradı. Ne olur hocam bu konuyu yazılarında zikretsen artık bu tür insanlardan utanıyoruz, dedi. Ben de daha önce STK’larla ilgili yazımda bahsetmiştim dedim. Yine söylüyorum. Şu anda Yığılca’da benim bildiği inşaatı devam eden cami yok. Kaymakamlıktan para toplama izni alan benim bildiğim dernek yok. Para isteyen bu dilencilere kimse itibar etmesin. Bu biletle para toplayanlar bizim adımızı kullanan  Yığılcalı olmayan sahtekarlardır. Bizim insanımız şu anda arı gibi, karınca gibi çalışıyor. İnşallah bu sene fındıkta iyi olacak. Tekrar söylüyorum. Gecesini gündüzüne katarak çalışan insanlarımıza çamur atmayın. Irgat gibi çalışan biz Yığılcalıları küçük düşürmeye çalışan bu tür parazitlere, dilencilere para vermeyin. Yalnız peygamberimizin hadisini  de unutmayalım hem bu dünya hem öbür dünya için çalışalım. Bize de bu yakışır. Bu hasat mevsiminde tüm halkımıza sağlıkla çalışmak, virüslerden uzak olarak yaşamak, bol bereketli bir yıl geçirmeleri dileklerimle.                                           Sağlıkla kalın, insanca kalın, dostça kalın, hoşca kalın. 

Veli VERGİLİ    :     v.vergili59@hotmail.com      :                     Tel :05064189664

4812 kez okundu.

ARI GİBİ ÇALIŞMAK – Veli VERGİLİ

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Yığılcanın Sesi Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Reklam