Hakan ACAR

SILA-İ RAHİM

featured
service

        Terim anlamı olarak “kan bağı ve evlenme yoluyla oluşan akrabalık bağlarını yaşatma, akrabalarla ilişkiyi sürdürme,  haklarını gözetme, onlara ilgi gösterme, iyilik ve yardımda bulunma, ziyaret etme “ olarak açıklayabiliriz özetle.

                Peki bizim terim anlamı olarak bahsettiğimiz kavramın günlük  veya gerçek hayatta uygulama anlamının karşılığı nedir acaba? Doğuştan ya da çeşitli sebeplerle sonradan   akrabalık bağına eriştiğimiz kişilerle, kan ve hısımlık geçmişi olan aile efradımız olan yakın çevremizle insani ilişki ve hakiki muhabbet ve hukukumuzu gözetme , geliştirme ve ilerletme anlamında ne durumdayız? Biliyor muyuz sıhhat ve afiyetlerini, arıyor muyuz birbirimizi, soruyor muyuz hal ve hatırlarını, takip edebiliyor muyuz durumlarını ? Yoksa olan ve kurulan münasebetleri bir kenara, suyu kendi akışına bırakıp, kısmetse görüşürüz, nasipse buluşuruz diyerek tesadüflere mi havale ettik cancağızım dediğimiz kişileri. Günlük hayatın koşuşturma ve hengamesi, teknolojinin kolaylıkla beraber getirdiği fazla rehavet  bizi de mi koparmıştı sevdiklerimizden? Bırakın akrabayı selam verdiğimiz hatta yakınımızda ise tanımadığımız birinin bile acısına ortak olup, onun derdiyle dertlenen bize ne oldu da, ışık hızıyla uzaklaşır oldu kendi öz çevresinden insanlar? Birbiriyle muhabbet için bahane arayıp, fırsat kollayan ve bunun için özellikle Kandil gecelerinde, bir hanede yeni bir çocuğun doğumunda, doğumgünüde veya sünnet  merasiminde, askere gidiş ya da dönüşünde, bir sınavla başarı elde ettiğinde, biri yeni bir göreve başladığında veya emekli olduğunda, işyeri açtığında, bir ev, araba, arsa ya da dükkan edindiğinde arayıp en güzel dilek ve temenni ifadeleriyle dualarını herdaim birbirinden eksik etmeyen, laf lafı açıyor diyerek uzun uzun dakikalarca hatta bazen saatlerce konuşan, düğün ve cenaze cemiyetine mutlak surette katılımı, her bayram hiç düşünmeden ve yorulmadan uzak yollardan gelip birbirini ziyareti vazife addeden bir dinin, kadim bir kültürün mirasçıları, köklü bir medeniyetin yaşayan mensuplarıyız. Bize nerede o eski bayramlar , ah eski günler dedirten bu günler miydi yoksa?

                Bir zamanlar hanemizde ve hayatımızda olmayan elektronik dünyası, imkansızlık lar nedeniyle yaşanılan yorgunluk ve yoksulluklar bizim için rahmet vesilesi, muhabbet ve mutluluk kaynağı mıydı yoksa? Araç yoktu, yol uzundu ama özlem, samimiyet vardı, sevgi olunca arada her yer araç olup, uzun yol kısalıyor, yorgunluk enerjiye dönüşüveriyordu birden. Sayfalarca yazılır, saatlerce konuşulur elbet. Bütün bunların eskide kalması, devamı bizim de sorumluluğumuzda kısmen.

                Kolaylıklarından istifade ederek yapacağımız işlerden zaman ve maddi kazanç elde etmek için yapılan teknolojik keşifleri biz hayatımıza biraz fazla dahil etmiş olacağız ki, aslımızdan gelen bir çok şeyi önce erteleyip zamanla unutur hale gelmişiz. Peygamberimiz bir hadis-i şerifinde “ Rızkının çoğalmasını, ömrünün uzamasını isteyen kimse akrabasını kollayıp, gözetsin.(Buhari, Edeb 12; Müslim, Birr 20), Bir gün bir adam; “Ey Allah’ın Rasulu, anne ve babamın vefatlarından sonra onlara iyilik yapma imkanım var mı, ne ile onlara iyilik yapabilirim? diye sordu Rasulullah (s.a.v.) Evet vardır dedi ve açıkladı: “Onlara dua, onlar için Allah’tan istiğfar (günahlarının affedilmesini) talep etmek,onlardan sonra vasiyetlerini yerine getirmek, anne ve babasının akrabalarına karşı da sıla-i rahimi ifa etmek, anne ve babanın dostlarına ikramda bulunmak.” (Ebu Davud, Edeb, 129) Her hafta cuma namazında hutbede en son okunan Nahl Suresi’nin 90’ıncı ayet-i kerimesinde Yüce Rabbimiz  akrabaya bakmayı, cömert olmayı emrediyor.

                Bereket vesilesidir sıla-i rahim, akraba kardeştir bazen, arkadaştır kimi zaman, unutmamalı, bir işimiz olduğunda değil, her zaman görüşmeli, bu kültürü nesillerimize de aktarmalıyız. Gönül bağının uzaklığında kilometrelerin dışında da sebeplerimiz olabilir elbette ama genellemenin her durumda faydalı olamayacağı da bir gerçektir.

                İnsan insana her zaman muıhtaçtır, biz iyi niyetle yaklaşıp, insaniyetle yapalım davranışlarımızı, reklam ve gösteriş için değil, dinimizin ve aile büyüklerimizin bize öğrettiği gibi içimizden gelerek vicdan ve hakkaniyetle, nasıl olsa bilen bilir isteyen görür, istemeyen duymaz. Nitekim pek zordur insanların takdir ve memnuniyeti zordur, ama Allah’ın rızasını kazanmak kolaydır hem de mükafatı çoktur, hem bu dünyada hem de ebedi, ahiret yurdunda.   İşin kolayı varken, zoruyla uğraşmaya ne gerek. Rabbim bizleri rızasını kazanıp, cennetini hak edenlerden eylesin. AMİN.

SILA-İ RAHİM

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Yığılcanın Sesi Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!