İbrahim Arvasi

ESİR TAKASINDA MEDENİYET FARKI

featured
service

Allah Rasulü(s.a.s.)’nün Mekke’den Medine’ye hicretinin üzerinden henüz iki yıl geçmişti ve Ramazan ayının 17. günüydü. Mekke’de iman edenlere akla hayale gelmez hakaretlerde bulunan, işkenceler yapan, onların geçeceği yollara dikenlere döşeyen, yaşam haklarına kastedip onları Habeşistan’a göç etmeye zorlayan, onlarla  bütün ticari ilişiklerini kesip ekonomik boykotlarla onları dize getirmeye çalışan, onlardan kız alıp onlara kız vermemek konusunda görüş birliğine varıp onları toplum dışına iten, bin bir hile onlara her türlü insanlık dışı muameleyi reva gören ve burada onlara yaşam hakkı tanımadıkları içinde buradan Medine’ye göç etmek zorunda bırakan Mekkeli müşrikler; bu ilk İslam topluluğunu burada da rahat bırakmayıp onları tamamen imha edip ortadan kaldırmak için Medine’ye son bir saldırı düzenlemişlerdi. Bin kişilik tam donanımlı büyük bir orduyla yola çıkan bu Müşrik ordusunu Bedir’de sadece 313 kişiden meydana gelen çoğu yaya ve savaş donanımına sahip olmayan bir orduyla Allah Rasulü(s.a.s.) karşıladı. Mübâreze’den (Meydan muharebesinden önce teke tek vuruşma) sonra savaş başlamıştır. Bedir’de Yüce Allah’ın İslam ordusunu görünmez ordularla desteklemesi ile O gün zafer İslam’ın olmuştur. Bu hakikat Kerim kitabımızın birçok ayetinde bizlere şöyle haber verilmektedir.

Andolsun ki Allah size, zayıf ve çaresiz iken Bedir’de de yardım etmişti. Allah’a isyandan sakının ki şükretmiş olasınız.(el-Bakara; 123) O zaman inananlara şöyle diyordun: “Rabbinizin, indirilen üç bin melekle size yardım etmesi sizin için yeterli değil mi?”( el-Bakara; 124)

Evet, eğer siz sabır gösterip itaatsizlikten sakınırsanız, onlar şu anda süratle üzerinize gelseler bile rabbiniz size nişanlı beş bin melekle yardım edecektir. (el-Bakara; 125)   

Rabbinizden yardım dilediğiniz zamanı hatırlayın. Hemen size, “Meleklerden peşi peşine gelen binlik kuvvetlerle ben size yardım edeceğim” diye cevap verdi. (el-Enfal;9) Bunu yalnızca müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Zaten yardım ancak Allah tarafındandır. Allah, kuşkusuz izzet ve hikmet sahibidir. (el-Enfal;10)

Savaşın sonunda müşrik ordusundan 70 kader savaşçı öldürülmüş bir o kadarını da esir alınıp Allah’ın yardımıyla muzaffer olan ordu Medine’ye geri gelmiştir. İşte bu esirler içinde Allah Rasulü(s.a.s.)’nün amcası ve henüz İslam’ı tercih etmeyen Hz. Abbas, damadı Hz. Zeynep’in kocası Ebu’l As gibi birçok önemli isim de vardı. Esirlere iyi davranılması, işkence edilmemesi, hakaret edilmemesi konusunda kesin emir verilir. Gece olmuştur, herkes uyuyup istirahate çekilmiştir. Fakat Allah Rasulü(s.a.s.)’nü uyku tutmuyor, sorulur Ey Allah’ın Rasulü(s.a.s.) niye uyumuyorsun Allah Rasulü(s.a.s.): Amcamın iniltisi beni uyutmuyor. O zaman Abbas’ın ellerini çözelim, hayır hayır sadece O’nun değil bütün esirlerin ellerini çözün ve emir verilir bütün esirlerin elleri çözülür.

İslam savaş hukukunda; çocuklar, kadınlar, engelliler, yaşlılar, din adamları ve İslam ordusuna karşı savaşmayan insanlar öldürülmezler. Sağlık birimleri, Mabetler, Eğitim kurumları, evler, Pazar yerleri, çarşılar gibi yerleşim birimleri yıkılmaz. Hayvanlar öldürülmez, ağaçlar kesilmez, ekinler yakılmaz, tabiata zarar verilmez. Yollar, köprüler, ulaşım birimleri tahrip edilmez. Esirlere işkence yapılmaz, aç bırakılmaz ve insanlık dışı hiçbir muamele yapılmaz.  İslam medeniyetinin mensubu olan Müslümanlar savaşta bu hukuka tabiidirler.  Günlerdir Gazze’de  her türlü savaş teçhizatıyla şehrin yerle bir edildiği, kahir ekseriyeti kadın, çocuk, yaşlı, hasta, engelli binlerce insanın katledildiği, çok daha fazlasının yaralı olduğu, yine binlercesinin yerle bir edilen binaların enkazında kaldığı/kayıp olduğu ve bütün bir toplumun ağrı travmalar yaşadığı bu insanlık dışı soykırıma/savaşa esirlerin mübadelesi için birkaç günlük ara verildi. Tabii gözler hemen tarafların serbest bırakacakları esirlere çevrildi. Bir tarafta günlerdir tonlarca bombaların, füzelerin, roketlerin, tankların, tüfeklerin, bombaların, savaş uçaklarının, gece baskınlarının altında ayakta kalmaya çalışan ve ancak tünellerde ayakta kalmaya çalışan Hamas’ın askeri kanadı el-Kassam Tugaylarının elindeki esirler, diğer tarafta ise dünyanın en büyük ekonomik gücüne ve imkânlarına sahip olan ve yıllardır haksız yere ve bilinçli bir şekilde  tutulan İsraillilerin elindeki esriler. El-Kassam; esirleri güler yüzle, tertemiz elbiselerle, güler yüzle, çocukları şefkatle kucaklayarak, yaşlıları kucağında taşıyarak, hastaları büyük bir ihtimam ile el sallayarak, güler yüzle ve esirlerin yüzlerinde de herhangi bir endişe, korku, umutsuzluk, kırgınlık ve kızgınlık eseri olmaksızın teslim ederken; İsrailliler ise esirleri; yoğun baskılar ve ağır şartlar altında tutulduğu içinde yürüyemeyecek hale geldiğinden ancak iki insanın kollarına girerek yürüttüğü, bakımsız ve insanlık dışı muameleyle karşılaştıkları her hallerinden   belli olan pejmürde bir durumda, kimisi yoğun baskılardan dolayı hafızasını kaybettiği için ailesini tanımıyor kimisi yıllardır içeride olduğu tutulduğu halde içeriye alındığı anda üzerinde bulunan elbiseleriyle ve devlet olarak da etrafa saldırarak, gaz bombaları kullanarak insanları ve esirleri tehdit ederek, güç kullanarak teslim ediyor. Burada isimler, yer, mekan ve zamandan da öte aslolan   iki farklı medeniyet mensubunun insanlara karşı geliştirmiş oldukları davranış biçimleridir. Hamas’ın yapmış olduğu açıklamalarda aslında buna vurgu yapmaktadır: “Bizler inancımız   gereği tutsaklara yediğimiz şeylerden yedirdik, giydiklerimizden giydirdik ve yaşam şartlarımızın aynısını onlara da sunduk” demeleri; Gazetecilerin Hamas’ın elinden kurtulup da onlara el sallayarak onlardan ayrılan tutsaklara: Nasıl bir muamele ile karşılaştıklarını sormaları üzerine onların: “Bizlere kötü muamele yapılmadı, ilaçlarımız zamanında verildi, iki günde bir doktor kontrolünden geçtik, en küçük bir insan hakları ihlaliyle karşılaşmadık” şeklindeki beyanları da bu hakikati beyan etmektedir.

Vahşetin, işkencenin, adam öldürmelerin, köylerin, şehirlerin, bölgelerin yerle yeksan edildiği, insanoğlunun her türlü acımasızlıklarının yaşandığı ve rahmetin, merhametin, şefkatin, insafın, vicdanın, acıma duygusunun yok edildiği, insani olan her davranışın manasını yitirdiği 21. Yüzyılda el-Kassam Tugaylarının serbest bıraktıkları esirlerin göz bebeklerindeki bu gülücükler adeta içimizi ısıtıyor.

Yeryüzündekilere merhamet edin ki, Allah da size merhamet etsin. (Ebu Davud, 58)

İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez. (Buhari, Tevhid, 2)

Selam ve dua ile…  

ESİR TAKASINDA MEDENİYET FARKI

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Yığılcanın Sesi Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!